2/28/2010

seyr-ü sefa!

herkese günaydın biliyorum akşam olmak üzere ama bugün böyle olsun! misafirim vardı haftasonu, onu geçirdim sabahtan, sonra bir güzel uyumuşum sormayın (aklınız kalır kesin).. ancak kendime geldim!

sabah kahvemi yaptıııım (dumanı üstünde göreceğiniz gibi)!

yanında rulokatlarım (yeme de yanında yat)! hımmm! nefis nefis (oldum olası bayılırım bu ikiliye)!



başka... bugünlük başka bişi yok.. herşey yolunda...

bi deee..bi kuzu var, benim pek tatlı arkadaşım, niyal kuzusu! niyal, kedi aşığıdır. biraz da tebessüme ihtiyacı var bu ara. ben de ona güzel bi hikaye bi de şarkı göndermeye karar verdim :)

........
"akşam, uzun süredir çapkınlık dönemleri yüzünden eve uğramayan mustafa ile van gogh adlı kedilerim çıkageldiler. kiziroğlu mustafa bey, macar ordusunda hafif süvari alayındandır. pelerin savurarak deliler gibi at koşturan o zarif adamlar, attan indiler mi nasıl birdenbire hantallaşırlar; mustafa da öyle hantaldır işte.
büyükdere'den aldığım iki kediden biri. kış ortasına bize yamanabildiğine göre yazlıkçıların beslediği bir kedi olsa gerek. böylelikle ermenice bildiğini varsayabiliriz. nörotik, tutarsız bir hayvandır ama sevmeyi bilmede üstüne yoktur. eski adamlar gibi saçları ortadan ayrılmıştır. sarıyer'li gülüver'le platoni bir aşk yaşıyorlar yıllardır. gülüver, köfteci emin'in beslediği kedilerden. biraz da o yüzden olacak, yalnız köfte ve istavrit yiyor, ciğere ağzını sürmüyor. tam bir hanımefendi. doğuştan siyam kedisi olmaya çalıştı uzun süre ama beceremedi, çünkü boynunda bilmediğim bir renkte -üstüne çamasır suyu dökülmüş de kalmış izlenimi uyandıran- bir leke var. nedim günsür'e sordum, o da böyle bir renk bilmiyor, "luvi" dedi çıktı işin içinden. "gülüver'e özgü" anlamında. gülüver, kesik-yeşil bakar, sevildi mi karnını açar. halk kökenlilerin çoğu gibi geçmişini anmak istemez. yağlı kıyma sevmemesi, öbür kedilerle aynı kağıttan yememesi bunu gösteriyor.
steak house'ta bir et yese, bu sorun çözümlenecek ama o leke yok mu? siyam kedisi olmadığını çok kötü ele veriyor.
çocuklar gülüver'e nilüfer diyorlar. mustafa'nın adını "müst" diye değiştirmeyi düşündük bir ara, kapıcımız mustafa efendi alınmasın diye, ama mustafa efendiye müst demeye başladık bu sefer, vazgeçtik. mustafa, romancı olsaydı, balzac olurdu. gülüver de charlotte bronte'msi romanlar yazardı pembe defterlere.
van gogh mu? o bir başka sefere. "
Tomris Uyar, "Sesler,Yüzler,Sokaklar/ Kedi Hikayeleri"

5 yorum:

  1. canim benim, seker arkadasim :)
    xoxoxxx

    YanıtlaSil
  2. misafir olsam ben de sana olma mı :))

    YanıtlaSil
  3. olur, bi kahve de sana yaparız :)

    YanıtlaSil
  4. :)) ay benim bardağın köpüşlüsü.. kahveye de gelicekmişim bak sana :))

    YanıtlaSil
  5. hhehe evet, ama bunun sonrasında sanki gelmiştin "bikerecik" :s ama tekrarı olamadı :s
    gelsen de sana kedilisinde kendime kuçulusunda kahve yapsam ;)

    YanıtlaSil

daha önce nolmuş ki?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...