8/26/2010

yirmialtı

günaydın,

ya uf busuru yazmıştım (mızmılanmıştım size) burnum akıyo başım ağrıyo, bu havada üşüttüm diye anlattım anlattım.. e noldu sonra, gitti yazdıklarım! hay allah :s

nasıl başardımsa hastayım bu havada! (evet aslında bu havalarda en kolay şifayı kapıyor insan ama gene de kabul etmek istemiyorum) belki ucundan yırtarım ilerlemez yaaa.. umutluyum.. tam bu aşamada ilaç aldığımda (ne kadar doğru hiç bilmiyorum ama bende çok işe yarıyo..) çabucak toparlıyorum..

ofisteki "ya-za-ma-ma" olayına da hastayım. hani konuşurken biri ağzınıza tıkar ya herşeyi, bir türlü bişi diyemezsiniz, anlatmaya çalışırsınız azimle, karşıdan bişi gelir.. hah işte tam da öyle.. yazmaya saat 9 gibi başlamıştım! düşünün durumun vahametini! (günaydın anlamını yitirecek..)

sustum hadi tamam!
öptüm sizi!

8/25/2010

they shoot, shoot, shoot, shoot!


8/24/2010

h.k.

....

"rengarenk bir yumak gibi kendimi açıyorum ya da çocukların ipleri açık parmaklarına dolayıp sonra da elden ele geçirdikleri ip oyununu oynuyorum kendimle. dikkat ettiğim tek şey, başparmağın altına denk gelen düğümü kaçırmamak. sonra ellerimi ters çeviriyorum ve ortaya yeni bir şekil çıkıyor. arkasından da yeniden başlıyorum."

.....

" diyelim ki beni boğmakta olan bir eli boynumdan söküyorum. o eli söküp atan kendi elimin, beni kurtarırken boynuma bir ip geçirdiğini fark ediyorum. ipi boynumdan dikkatle çıkarıyorum, ama bu kez de kendi ellerimle boğazımı sıkmama ramak kalıyor. "

....

iki kişiyim ben - ikisi de ortalarındaki mesafeyi koruyor.

(gogol)

uf!

ne oldu bilmiyorum..

böyle içime öküz oturdu sanki (kimse üstüne alınmasın, öküz..bildiğin öküz!)
omzum düştü..
rengim gitti..
nefesim kesildi.

huuhhhh...
çığlık atabilir miyim?
.......

8/23/2010

bulut geçti..


dünden beri yazmaya heves ediyorum.. ama otur kalk ay şuydu, ay buydu derken yazamadım bir türlü.. tamam şimdi oldu.. şöle sakin sakin konuşabilirim accıkın :)

tatil bitti efenim (hiç bitmesin isterdim)! güzel bitti, bugün ofis bile nispeten kolaydı! güzel bitti ama pek maceralı başladı.. daha kapıdan adımımı atar atmaz ilk bombayı patlattım; neymiş efendim telefonumu unutmuşum! yok artık! ben! (hatta herkes mi demeli?) telefonsuz adım atmayan ben! (evet abartı var içinde).. ya buzdolabının kapağını açık unutmaya ne demeli?! vallahi billahi.. yani bununla dalga geçilmez de neyle geçilir?! çekinmeyin :s

tatile dair anlatacak çok şey var.. bir o kadar da hiç birşey yok! bol güneş, bol dalga sesi.. gökyüzüne dalıp gitmek.. sahildeki masalarda rakı balık keyfi.. dalganın sahile vurması sonra hiçbirşey olmamış gibi getirdiği o taşları geri sürüklemesi.. o ses.. güleryüzlü insanlar.. müzik.. yüzlerce yıldız.. ve size getirdiğim nacizane birkaç fotoğraf!

....ve müziğimiz burdan!

öpüldünüz..

















8/19/2010

datca'dan bildiriyorum! zaman burda agir agir ilerliyor..iliklerinize kadar huzur doluyorsunuz! seviyorum burayi, burda olmayi, burdaki lady'yi.. sizi de opuyorum en guzelinden ;)

8/15/2010

pır pır!

gidiyorum ben..
tatilim geldi sonunda!
hadi gelin sizi de götüreyim yanımda?!

8/12/2010

who love(i)s evil?

...
bendenizin ruhu daha fazla dayanamıyor buna.
bu karmaşaya...
belki (biter gider) falan diyordum ama pek iyi diilim.
(hatta fenayım.)
geçmiyo. gitmiyo.
bil(m)iyorum nerde koptum.
o gün bugün gitti ışığım.

"kadınlar aslında şeytana aşıktır. şu kadına bakın, dikkat edin, karşı balkondaki kırmızı üniformalı adama bakmıyor esasında, şeytan adamın omzunun üzerinden kadına sırıtıyor, şeytan adamın içine girdi ve kadın artık adama bakıyor..." (*gogol)


aklım almıyo işte, o oluyo..
başka da bişi diil..


8/11/2010

sessiz kalma hakkımı kullanıyorum.

8/09/2010

dokuzun ikisi

hadi artık gitmek istiyorumm..

o kadar yorgunum ki, yani hiç birşey dinlendirmiyor.. ne uyku, ne yapılan keyifli şeyler.. hiç biri mi kar etmez.. yok işe yaramıyorlar. suratsız suratsız dolaşıyorum etrafta. ha bi tek o diil ki, istanbullular olarak başımıza çöreklenen o çekilmez sıcaklar..

...
tanıyamıyorum bu ara pek te kendimi.. (-ya neyse şimdilik onu geçelim!)
...

sanırım (sanıyosun? hahah güldürdün beni) depresyonun eşiğindeyim belki girdim de haberim yok.. herşey üstüme üstüme geliyor bu aralar.. (hep yakın hep yakın nereye kadar lady?) geçen ayın ortasından beri sürekli birşey oluyo, sürekli (bazen bilerek, bazen başa çıkacağımı sanarak, bazen bilmeyerek) bir atraksiyonun içideyim. (ne gerek varsa?!) güzel başladı haftasonu huzurlu, keyifli.. bitişi pek öyle olmadı (olsa şaşardım)! yoook canım b.k atmıyorum kimseye, birşey olması gerekiyorsa mutlaka oluyor. ya sen sebep oluyorsun ya karşındaki olmadı tökezleyip b.kun üstüne düşüyosun :) (ukala lady'ye bak sen, kendini başka bi b.k sanıyosun sen de hahaha!)
...

hayalleniyorum arada! masamdayım, ama yokum aslında.. sahildeyim. kitabım var. müziğim olmazsa olmaz (-sahilde böyle sakin müzik dinlenilmez - sen nerden biliyosun nasıl müzik dinlenir hı !) güneşi batırıyorum. sahilde yemek yiyoruz.. kadehimiz dolu.. (artık içimizden ne içmek gelirse!)


geri sayıyorum!


dokuzağustos

o kadar basit değilmiş di mi?

beni sevgi dolu öpmene benzemiyor ya da hemen küsüp kaş çatmaya!
hiç birşey öyle gözüktüğü gibi değil- bu kez sen de gördün.

doğrusun; basit olan iyi.



..
ama bu hiç olmadı.

8/08/2010

öteki



"oyum ben, o kendi olmayanım hep.
oyum ben, ama ne yüzüyüm onun
gölgesiyim ne de. "ben o değilim,
ötekiyim ondan, bakasıyım hep!"
dediğiyim onun: ondan da başka.
başkadan da öte, ben hiç kimsenin
bir kimse olmaya kalkışmadığı
kimseyim; yoo hayır hayır değil o,
kimi kimselerin, kimsesizliğe
ulaşmak üzere çıkardıkları
bütün giysilerin altında,  bütün
yüzlerin altında görünmez bir toz,
hayır hayır hayır, toz da ne demek
tozun adı bile, anısı bile
kalmamış sınırsız bir hiçlikte ben
onun dibindeki adsız boşluğu
arayan karanlık ötekilerin
bilmediği başka bir ötekiyle
yer değiştirenim ve gök ve kanat
kurduğum her düşte ve her aynada."

s.maden / kitap-lık

8/04/2010

one or the other one?




mızmız lady

kimse benim kadar sıkıntı çekmiyo galiba bu sıcaklarda, baksana kimse söylenmiyo!
ben accaaaaip  z o r l a n ı y o r u m " :(

düzgün uyuyamıyorum
uyuyamadığımdan sebep dinlenemiyorum :(
üstüne, sağlıksız rüyalar görmeye başladım. (yani akşamki son noktaydı bence!)
biraz asabi oldum.
e huzursuzluk bi yandan..
o yetmezmiş gibi ufak birkaç fiziksel sıkıntı daha..

ufff :((((

lady bugün mızmız..

8/03/2010

musika non-stop

8/02/2010

mektuplar 1

sevgili* s.
(*sevgili kelimesinin uygunluğu konusunda emin değilim.)

(senden) gideli beri sorguluyorum hep. herşeyi. geçen zamanı. olan biteni. hep aynı yere çıkıyor, aynı noktayı gösteriyor (can sıkıcı) oklar*. (*yönlendirme oklarının maliyeti neydi?) ...ne kadar zaman geçti yıldızdan bu yana? (biliyorum yıldızların ismini bulmak kolay değildir!)

ölçüp biçiyorum. olmuyo. bi türlü oturmuyo.

puzzle gibi. sorun, parçaların bi çoğunun birden fazla yerinin olması. evet birden fazla yere uyuyorlar. (eksik parçalar mı var ne? yanında götürdüğüne inanmam. ne varsa olduğu yerde bırakıldı. biliyorum. gözlerimle gördüm.)

zaman kavramım yok. yıldönümüm yok. hangi aydı onu hatırlamıyorum. sadece soğuk bir akşamdı onu biliyorum. kulağımda sorular. asla yanıtını duyamayacağın sorular. sessizlik. kızgınlık. (sonra mor kocaman bir çiçeği olan taç aldım kendime.)

parçalar eksik, cebindekileri bırak diyorum (sesimi duydun mu emin değilim). yerlerini çoktan bulmuş olanları bile kaldırıyorsun kaşla göz arasında. (nasıl başardınsa. yakınında bile değildin oysa.) haksızlık. oysa parçaları yerlerine koymak için zaman eskimişti..

çok gerçek herşey. (gerçeği sevmiyorum.) istemiyorum ki niye rüyamdasın? (yazmak zor, emek ister!) o'nun öyküsüne uyanıyorum.. (yine mi s.?)

sonra anahtarı çıkarıyorum. artık içeri girmem gerekiyor. yorgunum. üstteki kilidi kapatmamışım. şanslı günüm olmalı.

sonra... sonra ben kapıyı kapıyorum ardımdan.

8/01/2010

pazar dingini

sabahtan beri pek birşey yapmadım..sadece müzik dinledim (bol bol), düşündüm. konuştum bi de.

perdeler biraz kıpırdanmaya başladı saat ilerledikçe. aramız iyi diil sıcakla. kaşlarımızı çatıp bakıyoruz birbirimize. ama o çok görmüş geçirmiş; bana şöyle bir yukarıdan bakıyor. onun istediği gibi oluyor herşey.. şansımı zorluyorum ama ben de.. pes etmek yok. müdahil olduğun kadar varsın..

düşünceler hep aynı seyirde. ne var içlerinde? galiba (sonuçlanacak / sonuçlanmasını beklediğim) pek birşey yok. düşünmeye derinlere dalmaya isteğim yok. gayet basit algım; evet yada hayır.. var yada yok.. bugün mü; "evet" ve "yok"!

günlerden pazar. tembelim.. ve dingin çok şey.

...


"..rengarenk bir yumak gibi kendimi açıyorum ya da çocukların ipleri açık parmaklarına dolayıp sonra da elden ele geçirdikleri ip oyununu oynuyorum kendimle. dikkat ettiğim tek şey, başparmağın altına denk gelen düğümü kaçırmamak. sonra ellerimi ters çeviriyorum ve ortaya yeni bir şekil çıkıyor. arkasından yeniden başlıyorum.." (f.pessoa)

daha önce nolmuş ki?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...