10/31/2009

üç ses

muhteşem üç kadın sesi ve benim onlarla tanışmamı anlatsın bu yazı..
daha yazının başında link vermeli, okurken dinlemek güzel olabilir..
Jehan Barbur / Gidersen
Birsen Tezer / Çal Kapımı
Julide Özçelik / Sebep
ilk jehan'la tanıştım. izlediğim bir programda sanırım. hangi programdı hatırlamıyorum bile gecen ilkbahar belki, belki daha eski. hep böyle olur bana. önce duyarım. bi dinlerim. askıya alırım, bildiğim şeyleri dinlemeye devam ederim. sonra aradan biraz zaman geçer geri gelirim o keşfettiğim(i zannettiğim) şeye. geri döndüklerim benden olurlar sonra. geri dönmüyorsam olmaz bir daha.
datça masalı boyunca (biliyorum tam heyecanlı yerinde kaldı, ilk fırsatta o masalı -geldiği yere kadar anlatıp- sonlandırıcam) jehan bizimleydi. bir de birsen tezer. teknoloji sağolsun gittiğimiz heryere yanımızda götürdük. hani bir şarkı çalar ya insanın kafasında, uyanınca, uyumadan önce hatta bazen uykuda, datça'da hep bu iki solist vardı. döndükten sonra bir türlü gidemedik onları canlı dinlemeye (biz mjuana ve ben oluyoruz). sonra ben bi gün dellendim. dedim kimse tutamaz bu kez gidicem. mjunanın işi vardı hazırlandım ben bir güzel. sevgilisiyle buluşmaya giden kız gibi. saçımı yaptım. üstümü başımı ona göre seçtim. kötü senaryo belirledim kendim, yalnızım ya. barda otururum, dinlerim, çok yalnız hissedersem kalkar gelirim. nolcak ki, hem mekan yabancı diil, jazzstop! -sanki komşu kapı!
oturdum bara, bir bira, nazik bir barmen. etraftakilerin sanki hepsi tanıdık. hepimiz seviyoruz ya jehan'ı. gittikçe önüme birileri birikmeye başladı. sinirlenmeye başladım tabi ben. -siz bilmezsiniz ben sinirlenince çok fena(!) olurum. kötü kötü bakarım kaçmak istersiniz :) neyse bişi yapamadım tabi, topladım pılımı pırtımı yanda iki kişinin oturduğu masaya dahil ettim kendimi pat diye, bişi diyemediler, yada demek istemediler belki onlar da güler yüzlü karşıladılar beni. kuruyemişlerimi de paylaşınca daha bir kaynaştık. tanıştık konuştuk mutlu bir grup olduk.
konumuza geri gelelim; jehan küçücük bir hatun, o ses nasıl ondan çıkıyor emin olamıyorsunuz. albumdeki kadar muhteşem pürüzsüz bir ses. bu arada ben öyle mutluyum ki dinlerken masadakiler benim mutluluğumdan sebep daha bir mutlu oldular. mutluluğumun doruklarındayken ben, jehan birden birsen tezer'i sahneye çağırmaz mı!! ya keşke bir kamera falan olsaydı. çocuk gibiyim ben, ayakları totosuna vuran çocuk gibi. gülücükler atıyorum insanlar sahneyi izlemeyi bırakıp beni izlediler desem çok yanlış olmaz :) o arada mjuanayı aramıştım. repliğim şu; mjuanam, ya inanamazsın, bütün yaz dinledik, ikisi de tam karşımda. nasıl olmazsın. inanmıyorum!!!! bu arada herkes beni dinliyor :) tamam biraz dikkat çekmiş olabilirim ama olsun. ikisiyle de tanıştım tabi-zaten masadakilerden biriyle sınıf arkadaşıymış istemesem de tanışacaktım :) ben hayranlığımı anlattım. utancak sıkılcak ne var canım. ben mutlu oldum, eminim onlar da benim mutluluğumdan mutlu oldular.
uuf çok uzadı, neyse bu ikili öyle muhteşem bir ikili, dinlerken huzur bulacağınız iki ses. gelelim julide özçelik'e; o gece tanıştığım ikiliden biri önerdi. bu ikiliyi seversen kesin onu da seversin diye. öyle de oldu.
üçüde mutlaka bilinmesi , dinlenmesi ve albumleri bir kenarda tutulması gereken sesler.

hayat tesadüflere gebe, beni birsürü yere götürdüler, dinleyince sizi nereye kaçıracaklar acaba merak ediyorum.



datça masalı vol 1

datça. datça tam anlamıyla masaldı bizim için: ben ve çok sevgili mjuanam.
yaz başlarında beraber bir tatil yapalım cümlesiyle başladık planlarımıza. uzun süre nerde kalsak derdiyle kıvrandık durduk. hem çok para vermeyelim istiyoruz hem güzel bir yer olsun. ikisi birden zor. ben sanırım mjuanama göre daha zor beğeniyorum. sürekli diken üstündeyim "nasıl bir yer aman allahım bunalır mıyız", "çok mu salaş bir yer çıkar karşımıza" diye. neyse uzun sayılabilecek çabalardan (birkaç ta gelgitten) sonra karar verdik: "melindapansiyon".



Huzur dolu bir sahile bakıyor melinda pansiyon. ovabükünde. etrafta rahatsız edebilecek gürültü yok. kalabalık yok. tercih edilen bir bük kaldığımız yer. hatta orda yaşayan mr.y'den aldığımız bilgiye göre müşfik kenter yan evlerden birinde geçiriyormuş yazı. bir karşılaşma tanışma şerefine erişemedik ama manevi olarak iyi geldi ikimize de :) kaldığımız pansiyoda eskilerden bir tiyatro oyuncusu da var. oldukça sempatik bir ortam.


Datçayla ilgili planlarımız var tabi: görülmesi gereken yerler. Ama acele etmiyoruz ilk gün kaldığımız yerde zaman geçiriyoruz; sesizlik ve huzur diz boyu. masala başlıyoruz o gun ovabükünden hiç uzaklaşmadan daha..

 
İkinci gün herhalde en güzel gün: eski datçayı keşfe çıkıyoruz. ilk tanıştığımız kişi "kezban".eski datçanın aşık kadını. biraz hüzünlü biraz keyifli biraz mutlu biraz tereddütlü bir bakışı var kezbanın. kavuşamamışlar "caner" ile. caner kendini içkiye vermiş. kezban'ı dinledik biraz. biraz caner'e birasında eşlik ettik, sohbet ettik. avutabildiysek onları az da olsa ne mutlu bize. bize iyi geldi aşklarına tanıklık etmek.





Onların yanından ayrıldık eski datça sokaklarını keşfe çıktık. anlatılmaz ki.. belki birkaç fotoğraf sözcüklerin yerini doldurur. denemeye değer.












yemek zamanı geldi. muhteşem bir taze fasulye yedik eski datcada kahve sohbet derken gitme zamanı geldi. ayaklarımız geri geri gitse bile verdik kendimizi yollara. taa aşağı kadar yürüdük. tam o anda iki prens durdu önümüzde. dağları tepeleri aşıp bizi pansiyonumuza bırakmayı önerdiler. ben birinin arkasına oturdum, mjuana diğerinin. saçlarımız rüzgardan savrula savrula düştük yollara. ben korktum bir an şapkam uçar gider diye. şanslı günümdeydim sanırım korktuğum başıma gelmedi.. ovabüküne geldiğimizde güzel bir balık menüsü bekliyordu bizi. sohbet sabaha dek sürdü gitti. mjuana az daha camdan ayakkabısını dalgalara kaptırıyordu gece bir ara. ama ay ışığının yansımasıyla bulmak kolay oldu. sabah serininde hemen uyandık. üçüncü güne hazırlanmamız gerekiyordu. farkında olmasak bile çok önemli bir gün bizi(beni) bekliyordu. uzak ülkelerin prenslerini yolcu ettik. pansiyonumuza döndük.

masal bu ya, her geçen tekneye el sallamak oyunumuzun kuralıydı. olur beni görür o da el sallar diye. iyi de yapmışız. o da beni çok özlemiş olacak ki seyahat ettikleri tekneyle geldiler beni görmeye. çok özleşmişiz. kocaman beyaz fötr şapkasıyla karşıladı beni. bu kavuşmayı, mutluğu anlatmam imkansız. fotoğraflar bile yetmez herhalde. gözlerimdeki ışıltıyı yakalamaya çalıştı mjuanam ama gözlerini aldı. fotoğrafımı çekemedi. mutluluğumla başbaşa bıraktı beni.

öyle güzeldi ki sanırım ben tam da o anda kaldım.




10/30/2009

bütün kadınların kafası karışıktır

"peçete koleksiyonu yaptığımızdan beri kadınız. oğlan çocuklarının yere çivi atarak oynadıkları oyunu öğrenmeye çalıştığımızdan beri de, daha çok. kanamanın ve sevişmenin bununla bir ilgisi olmadı hiç. "hayal dünyası"nda yaşadığımdan beri de kafam karışık biraz. hiçbir kadının bütünlüklü bir öyküsünün olamayacağını düşünüyorum durmadan. çünkü bütünü, bizlerde bir bütün için yola çıkanlar, parçalara böldüler. sonra onlar da bölündü. öykülerimizi artık kuramıyoruz. hiçbirimizin serim, düğüm ve sonucu olamadı. kadınların, küçük, komik acı öyküleri vardı. öyle ya, peçete koleksiyonu yapan bir cinsten ne beklenebilir ki? sizce kaç erkek biliyordur kadınların küçükken peçete koleksiyonu yaptığını?"

by ece temelkuran

*Rules

blog durum değerlendirmesi

bugun bol bol zamanım olduğunu paylaşmıştım, evimle aşk yaşıyorum diye, galiba evimle diil de bilgisayarımla aşk yaşadım koskoca gün, evde bi değişiklik yok hala biraz(!) dağınık.. aslında iş yerinde de bir bütüngün bilgisayar karşısında oluyorum eve döndüğümde gözlerim falan ağrıyor, ama bugün böyle birşey olmadı.. neymiş; keyifli şeyler yapınca bilgisayar göz yormazmış :)
sanırım bloğum son halini aldı.. daha az değişikliklere gebe bundan sonra. sandığım bir şey daha; çok çok az kişinin okuduğu, ama olsun ben mutlu oldum, güzel oldu..
bir de şarkı nasıl yüklerim, merak edenin yada dinlemek isteyenin tıklayacağı gibi onu bulduğumda çok mutlu olucam!

penceremden 29 Ekim










kahve kedi battaniye üçlemesi

uyumaktan şiştim galiba :)
böyle güzellik yok, çarşamba öğleden beri evim ve ben aşk yaşıyoruz (ve bu aşk pazar aksamına kadar sürecek). bi de çok sevdiğim arkadaşlarım gelince akşamında iki kadeh şarap içince dahası şamda kayısı.
ama aksam cumhuriyet bayramı kutlamalarına gitmediğime üzüldüm, hem o coşkuya katılır hem de güzel güzel fotoğraflar çekerdim.. ama üşengeçlik böyle bişi. hıh işte tam böyle. pijamalarımı bile çıkarmak istemiyorum. evet benim pijamam var. pamuklu yumuşacık sıcacık. bu soğukta öle küçücük şeyler giycek diilim ya. tv karşısında battaniyemin altında bi de kedili fincanımda mis gibi kokan kahvemle, siz de buyurmaz mısınız?


10/29/2009

hıh!

akıl yaşta değil başta diye boşuna dememişler.
herşey insanın gözü önüdeyken nasıl görmüyor? gözüne perde falan mı iniyor da görmüyor?yok işte, görmeyince görmüyor
çok sinirlendim.. kahretsin, nasıl böyle kör oluyorum
yok zeki erkek arayan narinnn, alımlı birini arıyormuş
ay inanamıyorum!!
görende 18 yaşında sanar!
yazık sana harcadığım zamana.

10/27/2009

veda

severken terk etmek bazen de "birisini, onu görmemeye dayanamadığın için terketmek"dir.

al bu dünya al senin olsun

çeşitli şekillerde aslında doğru yolda olduğunu hissetmek gibisi yok.
eskiye dönmeyeceğim. eksik kalsa da birsürü şey, eksikliği o özlediğimle kapatmayacağım. ne oldu bu gece ekstra bişi olmadı ama ona dönmeyeceğimi bir daha anladım ben.
bitti s. bitmese pek güzel olabilirdi ama .. "ama"sı yok bitti mi? bitti.
zaten dicek bişisi yok.
susuyor o da böyle durumlarda.
onaylar gibi.


10/26/2009

kuleye bakarken



bayılıyorum buna.. adam nasıl olduğu gibi.. muhteşem..
burası tam galata'ya bakan evlerden biri.
o gun galata şenlikleri vardı, bunlarda elde kalanlar..













10/25/2009

çukurcuma

yıllardır istanbuldayım (dur bakim kaç yıl oldu, ufff 12 yıl olmus!! ) çukurcuma'ya gitmemiştim. çukurcuma'nın o kadar yakınında, o kadar çok zaman geçirip, oralarda dolaşmamış olmaya daha fazla dayanamadım :)

cumartesi günü havanın da güzel olmasından faydalanıp, mütevazi ama çok güzel sonuçlar veren fotoğraf makinamı alıp düştüm yollara. misafirperver mahmut bey günümü çay ikramıyla güzelleştirdi (Yaşam Antik).
oraya dair ve benim gözümden birkaç detay.



















me & world

what if i rule the world?!

10/23/2009

gidiş

bu kez gidiyor.
içimde garip bir acı var.

....
"bir kadın .. yüreğinde bahardan kalma bir aşk..adam köşeyi dönüp giderken kadın vazgeçiyor sevmekten.. erdem yada kaçış.. vazgeçiyor savaşmaktan. adam köşeyi dönüp giderken kadın çoktan şehri terk ediyor." *


*melancoly dancer - nerden kaydetmişim acaba?



* askinpesinde.blogspot.com

anne öğretisi

aslında ben istemiyorum. fiziksel bi acı cekmek (yada sıkıntı diye mi ifade etmeli ne biliim) istemiyorum işte, birine koru korune aşık olmak ta istemiyorum.
fedakarlığı annemin öğrettiği , çten içe aşıladığı gibi yapmak istemiyorum.
hatta şimdi, bu son olanlardan sonra, şu an hissettiğim sızı acıdan sonra arkamı donup gitmek istiyorum.
anlayışlı olmak istemiyorum.
ama yapamıyorum ki, yüzüm gülüyor, hersey normal oluyor
birdenbire anlayışlı oluyorum..

vesikalı yarim

....
kadın: herbirimiz yolumuza gitsek.. (üzgün)
erkek: yolumuz? birleşti biliyorum!
......



on1nisan(mış)

zaman akıp geciyo.. insanlar da oyle.
hayatlarimiza biri girip bi digeri gidiyo.
cok onemli insanlar hayatimda.
hatta gereginden fazla bazen..

ben biraz bahtsizim..
(tamam tosuncum.. oyle demicem..soz.. oyle diye diye oyle olucak, haklısın.)
ama var biraz, kabul etmek gerek tabi..

insanoglu zordan hoslanir, imkansizi basarmaya calisir, hele bi de sansliysa becerdiyse basardiysa; degmeyin keyfine.
ben keyfine degebileceklerinizdenim;
pek akli basindayim. bakınca uzaktan "hanim hanim" - bu ne demekse; iyi mi kotu mu hala anlayabilmis degilim bu yorumu sanki efendi seyler yasarmisim gibi - nerdee..
hah tamam bu sefer diyorum; bi bakiyorum diz boyu kilcik..
oncekileri bi ara anlatirim
ama simdi "o" nu anlamaya calisiyorum..

siz hic avusturalya'ya gittiniz mi?
hıh iste o gidiyo

ben de ona tutuluyorum bu arada sonra o gidiyo - kafasi karisiyo
busuru sebebi var karismak icin - yanindayim ya, destek oluyorum ya..
ne hissediyorum dusunuyo mu o acaba,
aslinda nasil bir risk aliyorum ve nasil uzulecegim..



10/22/2009

kurt & kırmızı başlıklı kız

"kırmızı başlıklı kızın büyük büyükannesi bir kurtla ilişkiye girmiş ve bir kız dünyaya gelmiş..
kızı yarı kurt, yarı insan olarak doğmuş.
büyüdüğünde de kurt olmuş!
sana anlattığım kırmızı başlıklı kızı yutan da işte o kurtmuş
onu yutarken de bir şarkı söyüyormuş"
 

10/21/2009

birinci

"hazır olana kadar hiçbirşeyden vazgeçmek zorunda değilsin. böyle birşeye hazır olduğunda da kaybettiklerinin yerine koyabileceğin birşeyler olacak."



daha önce nolmuş ki?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...